2 Kasım 2016 Çarşamba

AMERİKA VOLUM1



Bu defaki durağımız "Rüyalar Ülkesi Amerika"...Amerika'ya gitmek hep aklımda olan bir şeydi ve nihayet,filmlerden çokça görmeye alışık olduğumuz "Amerikan Dream"in gerçeğini bir de biz yaşayalım dedik,Amerika yollarını tuttuk.Hayatımın çok kötü bir döneminde gitmiş olmama rağmen,Amerika seyahati çok çok keyifli geçti,adeta ilaç gibi geldi diyebilirim. Amerika'yı benim için gezdiğim diğer yerlerden farklı yapan neydi,tam olarak bilmiyorum.Belki millerce uzakta ama dünyanın merkezinde olmak,belki de özgürlükler ülkesinde olmak...Avrupa kentleri her ne kadar kültür ve sanat açısından sizi doyuma ulaştırsa da,çoğunun soğuk ve donuk bir havasının olduğu inkar edilemez.Amerika'da ise hem doğa hem teknoloji hem hareketlilik,eğlence hem huzur hem sanat ve moda...Hepsini birada bulabiliyorsunuz.Yüzölçümü Türkiye'nin yaklaşık 12 katı olan bu özgürlükler ülkesinde,doğu yakasından batı yakasına elbette gezilecek pek çok şehir var ama biz ilk hakkımızı adına birçok şarkılar yazılmış,Amerika diyince belki de ilk akla gelen,nam-ı diğer "Uyumayan Şehir" olan New York'tan yana kullandık.Biz New York'a sadece gezmek için gittik,konaklama içinse New Jersey'i tercih ettik ve New Jersey'den sırasıyla,New York,Atlantic City,Philedelphia'ya günübirlik gidip gezdik.
THY ile yaklaşık 10 saatlik bir uçuştan sonra nihayet J.F Kennedy havalimanına indik. Havalimanındaki polisler,uçakta size doldurmanız için verilen formları aldıktan sonra ,ülkeye niye geldiniz,yanınızda ne kadar para getirdiniz gibi sorular soruyorlar ve genelde bir problem yaşamadan ülkeye girişinize izin veriyolar.Fakat bizde işler pek yolunda gitmedi:)
Eşimin ön adından dolayı FBI tarafından aranan bir kişi ile isim benzerliği olmuş ve eşimin o kişi olmadığı sistemde bulunup teyit edilene kadar- ki bu yaklaşık 2 saat sürdü-bizi havalimanında beklettiler.Neyse ki sorun çözüldü de biz de havalimanından çıkabildik.O zaman canımız çok sıkılmıştı hatta bizi ülkeye almayacaklar ne yapsak çıkmışken bari İtalya'ya falan mı gitsek diye düşünürken,şimdi hatırladığımızda epey bir gülüyoruz :)
Havalimanından bizi arkadaşımız aldı ve New Jersey'e geçtik.Sonraki ulaşımları da bir kaç kere dışında genelde araçla yaptığımız için toplu taşıma hakkında bilgi veremeyeceğim.

Times Square

Manhattan adasının en meşhur meydanı Times Square'i bilmeyeniz yoktur.Işıl ışıl tabelaları,telaşlı telaşlı yürüyen insanları,rengarenk mağazaları görünce New York'a neden uyumayan şehir dendiğini anlıyorsunuz.Gökyüzüne yükselen gökdelenlerin altında,koşarcasına yürüyen her renkten ve her milletten insanın arasında kendinizi birden çok küçük ve kaybolmuş hissedebilirsiniz...Ben tam da bu duyguyu çok sevdim..
Times Square'de önce bir süre bu acayip kargaşanın içinde kaybolmanın keyfini çıkarabilirsiniz.Sadece insanları izleyip, binalara baksanız bile zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.Ama elbette içini gezebileceğiniz bir çok eğlenceli alternatifiniz var.Dünyaca ünlü yıldızların orijinal boyutlarda yapılmış balmumundan heykellerini görmek isterseniz "Madam Tussauds Museum"a gidebilirsiniz,hem çocuklar hem de yetişkinler için çok eğlenceli bir mekan da "Ripley's Believe it or Not Museum".Ayrıca "Virgin Mega Store","MTV Studio" ve "Hard Rock Cafe" de bu meydanda.Ve tabii ki müzikalleri ve tiyatrolarıyla ünlü Broadway de bu civarda bulunuyor,gelmeden önce Broadway müzikallerini araştırın ve geldiğinizde mutlaka bir tanesini izleyin..
 
 
 
 
 

 
 
 

5th Avenue

New York'un en meşhur caddesi olan 5th Avenue alışveriş severler için tam bir cennet:) Dünyaca ünlü markaların en ihtişamlı mağazalarını burada görebilirsiniz.Burada mağaza açabilmek markalar için de çok prestijli bir olaymış.Lüks severleri buraya alalım:)

Empire State

Dünyanın en yüksek gökdelenlerinden biri olan Empire State'e çıkabilmek için saatlerce bilet kuyruğunda beklemeniz gerekiyor.Bu nedenle önceden internetten alırsanız iyi olur.Çıktığınızda sizi muhteşem bir New York manzarası bekliyor,hazır olun:)
Yine en yüksek gökdelenlerden biri olan Rockefeller de bu civarda.Biz Rockefeller'in tepesine çıkmadık ancak altında yeralan meşhur Magnolina Bakery'de epey bir sıra bekledikten sonra müthiş muzlu pudinginden yiyebildik.

Central Park

Manhattan'da,gökdelenlerin ortasında böylesine devasa bir park yapılmış ve dahası bunca yıl korunabilmiş olması biz Türkler için gerçekten hayret verici bir olay:) Bizde olsa burası çoktan bir şekilde orman vasfını yitirmiş arazi sınıfına sokulmuş,sonrasında imara açılmış ve rezidanslar sıra sıra dikilmişti. Ama elin gavuru öyle yapmıyor işte:)
New Yorklular için şehrin hengamesinden kopmak istediklerinde,gelip nerede olduklarını unutacakları muhteşem bir doğa harikası burası..
Göl kenarında ördeklere yem verirken,kuş seslerini dinlerken,hemen her ağacın dibinden fırlayan sincaplara bakarken şehrin göbeğinde olduğunuzu unutabilirsiniz.Bahar aylarında ise konserleri ve festivalleri ile meşhurmuş.Bence her mevsim ayrı güzel olur Central Park..



Brooklyn Bridge

Amerika gerçekten bir köprüler ülkesi ve o köprülerin en meşhurlarından biri de tabii ki Brooklyn Bridge.East River üzerinden geçen köprü,Brooklyn ve Manhattan bölgelerini birbirine bağlıyor.Yapıldığı dönemde dünyanın en uzun köprüsüymüş ve çelik halat sistemiyle inşaa edilmiş.Brooklyn Bridge,New York'un en önemli simgelerinden biri olduğu için,turistlerin çokça ziyaret ettiği bir yer.Köprünün bir bölümü yaya ve bisiklet trafiğine ayrılmış ve turistler yürüyerek köprüyü geçmeyi çok seviyor.Biz de öyle yaptık ve Brooklyn Köprüsü üzerinde yürüdük,fotoğraf çekildik,insanları izledik,seyyar satıcılardan alışveriş yaptık ve çok keyif aldık..
Brooklyn'e geçtiğimizde ise Manhattan'ın görkeminin aksine çok daha mütevazi bir yerleşim yeriyle karşılaştık.Bu bölgede daha çok Afrika kökenli Amerikalılar yaşıyor ve Brooklyn Bridge dışında pek fazla turistik yapısı yok.


İkiz Kuleler Müzesi

Her ne kadar biz gittiğimiz sırada yapımı henüz tamamlanmamış olsa da dünyanın en çarpıcı müzesi olan İkiz Kuleler Müzesi'ni kısmen de olsa gezebildik.Fulton Street'te yer alan müze için yaklaşık 30 dönümlük bir alan ayrılmış ve bu alanın ortasına, eski kulelerin yerine iki adet havuz ve çevresine şelaleler yapılmış.Saldırıda hayatını kaybedenlerin isimleri havuzların kenarındaki bronz panellerin üzerine yazılmış ve her isim ışıkla aydınlatılmış.Müze içerisinde yıkılan Dünya Ticaret Merkezi enkazından parçalar,kurtarma ekipmanlarının kalıntıları,hayatını kaybeden insanların kişisel eşyaları ve saldırıyla ilgili fotoğraflar yer alıyor.Müzeyi tasarlayan mimarlar,bireysel ve kolektif hafızayı esas alarak,4 temel kavram üzerinde durmuşlar: Hafıza,gerçeklik,ölçek ve his...
 
 

 Battery Park ve Özgürlük Anıtı

New York'a gelmişken Özgürlük Anıtı'nı görmeden gitmek olmaz diyorsanız,Battery Park'tan kalkan feribotlarla anıtın bulunduğu Liberty Island'a gitmeniz gerekiyor.Biz tabii ki burada da epey bir bilet sırası bekledik,siz siz olun biletinizi önceden internetten alın:)Adaya girmeden önce oldukça sıkı bir güvenlik kontrolünden geçiyorsunuz.Adaya girdikten sonrasını biliyorsunuz,anıtın önünde klasik bir el havada 'Özgürlük Anıtı Pozu' verilir ve fotoğraf çekilinir :)
 
 
 
 
 

Yeme-İçme

New York'ta her ülkenin mutfağından lezzetler deneyimleyebilirsiniz.Zaten yöresel Amerikan mutfağı diye bir şey yok,Amerikalılaştırılmış dünya mutfakları var.Amerika steakleriyle meşhur bir ülke olduğu için hayatınızda yiyeceğiniz en lezzetli steak i burada yemeniz mümkün.Steak için ilk akla gelen mekan Keen's Steakhouse oluyor.Aynı zamanda hamburgerin de anavatanında olduğunuz için bir çok lezzetli hamburgerci bulabilirsiniz,Shake Shack bunlardan biri..Uzakdoğu mutfağını seviyorsanız bununla ilgili de birçok alternatif bulabilirsiniz,New Jersey'deki Banzai Sushi & Restaurants hem yemekleri hem de atraksiyonlu sunumu ile oldukça başarılıydı :) Benim Amerika'da en çok sevdiğim yeme içme olayı ise kesinlikle kahvaltıları oldu.Sağlıklı mı hayır ama lezzetli mi diye soracak olursanız cevabım kesinlikle EVEEEET olur :) Klasik Amerikan kültürünü yansıtan bu kahvaltıların en lezzetlilerini bir 'diner' zinciri olan I-Hop'larda bulabilirsiniz.Pankek,waffle ve çeşitli omletleri anlatılmaz yaşanır cinsten :) Porsiyonların büyüklüğüne bakınca Amerika'da obezitenin neden bu kadar yaygın olduğuna şaşmamalı :) Bu kahvaltılara kendinizi fazla kaptırırsanız 2-3 kilo alarak dönmeniz işten bile değil benden söylemesi :)