“Modanın
Başkenti”,”Dünyanın en romantik şehri”,”Sanat Şehri”,”Bohem Şehir”…
Paris için
yapılabilecek o kadar çok tanımlama var ki,hepsini de fazlasıyla hak ediyor.Biz
Paris seyahatimiz için 5 gün ayırmıştık ama Paris’te gezilecek çok fazla yer
var,kalabiliyorsanız en az 1 hafta kalmanızı tavsiye ederim.
Paris’e
İstanbul’dan birçok havayolu şirketi ile direkt uçuş yapabiliyorsunuz ve uçuş
süresi yaklaşık 3,5 saat sürüyor.Kentte Charles de Gaulle havalimanı,Orly Havalimanı ve Beauvais havalimanı olmak üzere üç tane havalimanı bulunuyor.Biz Charles de Gaulle havalimanına indik ve
trenle şehir merkezine ulaştık.Metrolar 00.30’a kadar çalıştığı için bizim
indiğimiz saatte metro yoktu ve biz de otele taksiyle gidelim dedik
ancak taksi bulmamız oldukça zor oldu .Eğer taksiye binecekseniz önceden
aramanız gereken numaraları yanınızda bulundurmanızı tavsiye ederim.Taksi
bulamayınca gecenin bir yarısı elimizde valizlerimizi çekiştirerek Paris
sokaklarında yürümeye başladık.Böylece gece yarısı Seine Nehri üzerinden
geçerek,gecenin sessizliğinde şehri şöyle bir süzme şansımız oldu.Daha kendisiyle yeni tanıştığım o dakikalarda sevdim Paris'i...Soğuk,bohem,mağrur,güzel...Paris'in benim için ifade ettikleri...Evet gerçekten çok soğuktu, neyse ki
sonunda bir taksi durdurabildik ve otelimize gidebildik :)
Yazımın başında da bahsettiğim gibi Paris’te
gezilecek çok fazla yer var.Başlıcalarını sıralayacak olursak Eiffel Kulesi ve
Champ de Mars Parkı,Askeri Akademi,Charles de Gaulle Meydanı ve Zafer
Takı,Champs Elysees Caddesi, Louvre Müzesi,Montmartre Tepesi ve Sacre Coeur
Bazilikası,Pompidou Müzesi,Arap Enstitüsü’nü söyleyebiliriz.
Paris’te ulaşım şehrin hemen her yerine metro ile yapılabiliyor.Çok gelişmiş bir metro ağına sahip ve bu nedenle de başlangıçta biraz karışık gelebilir.16 hattan oluşan metroda gideceğiniz durakta inebilmek için bu hatlar arasında aktarma yapmanız gerekebiliyor.Otelinizden ya da turist bilgi bürolarından edineceğiniz bir metro ağı şeması işinizi çok kolaylaştıracaktır.
Paris’te ulaşım şehrin hemen her yerine metro ile yapılabiliyor.Çok gelişmiş bir metro ağına sahip ve bu nedenle de başlangıçta biraz karışık gelebilir.16 hattan oluşan metroda gideceğiniz durakta inebilmek için bu hatlar arasında aktarma yapmanız gerekebiliyor.Otelinizden ya da turist bilgi bürolarından edineceğiniz bir metro ağı şeması işinizi çok kolaylaştıracaktır.
Eiffel Tower (Eiffel Kulesi) ve Champ de Mars Parkı
Paris denince ilk
akla gelen yapı tabii ki Eiffel Kulesi oluyor.Tam 324m yüksekliğindeki
kule,Fransız devriminin 100.yıl kutlamaları için 1887-1889 yılları arasında
Gustave Eiffel tarafından yapılmıştır.Her ne kadar yapıldığı ilk yıllarda
mimarların ve çevrecilerin çok sert eleştirdiği ve “metal yığını” olarak
nitelendirdiği kule için yıkılma kararı alınmış olsa da son anda telgraf anteni
olarak kullanılmasına karar verilmiş ve yıkılmasından vazgeçilerek günümüz
Paris’inin en önemli simgesi haline gelmiştir.Kuleye merdivenlerle ya da
asansörle çıkabiliyorsunuz ve her iki seçenek için de ayrı bilet kuyrukları
bulunuyor.Biz asansör kuyruğu daha uzun olduğu için merdiven kuyruğuna girme
hatasında bulunduk ve çıkarken epey yorulduk ama
kuleye çıktığımızda gördüğümüz manzara tüm yorgunluğumuza değdi.Eiffel
kulesinden baktığınızda,düzgün peyzajıyla hemen önündeki Champ de Mars Parkı,şehri
boydan boya ikiye bölen Seine Nehri ve bütün Paris adeta ayaklarınızın altına
seriliyor.
Askeri Akademi (Ecole Militaire)
Champ de Mars Park’ının hemen yanında bulunan bina 1756
yılında harp akademisi olarak yapılmiş ve hala aynı amaçla kullanıldığı için
sadece dışarıdan görebiliyoruz.
Charles de Gaulle Meydanı ve Zafer Takı
Charles de Gaulle Meydanı’nda,Champ Elysees Caddesi’nin batı
ucunda bulunan Zafer Takı (Arc de Trimphe) Paris’in en önemli yapılarından
belki de ikincisi.12 caddenin birleşim noktası olan Zafer Takı,Napolyon’un isteği
üzerine 1806 da yapılmaya başlanıyor ancak tam 30 yıl sonra tamamlanabiliyor.Altında
Meçhul Askerin Mezarı bulunuyor.1.Dünya Savaşı’nda ölen askerlerden birinin cenazesi
buraya gömülmüş ve o günden beri sembolik olarak bitmeyen bir ateş yakılıyor.
Champs Elysees Caddesi
Paris’in en ünlü ve en güzel caddesi olan Champs
Elysees,Paris’e gelen her turistin mutlaka görmek istediği bir yer.Yaklaşık 2
km uzunluğunda olan cadde üzerindeki
binaların hepsi son derece ihtişamlı.Cadde üzerinde birçok mağaza,kafe ve restaurant
bulunuyor.Mağazalarda alışveriş yapabileceğiniz gibi yorulduğunuzda şık
kafelerde oturup kahvenizi yudumlayabilirsiniz.Akşam ise daha farklı ve
ışıltılı bir havası olduğu için mutlaka akşam da görmenizi tavsiye ederim.
Louvre Müzesi
Dünyanın en önemli
müzelerinden olan Louvre Müzesi,geçmişte de dünyanın en büyük saraylarından biriymiş
ancak daha sonra Napolyon tarafından müzeye dönüştürülmüş.35.000 e yakın eserin
bulunduğu müzede;resim,heykel,Yunan sanatları,Mısır sanatları,doğu sanatları
gibi bölümler bulunuyor.Bütün eserleri gezmeye kalkarsanız hem çok yorucu
oluyor hem de zaten bir gün yetmiyor.Müzenin en önemli eserleri arasında
Leonardo Da Vinci’nin Mona Lisa’sı,Medusanın Salı ve Milo Venüsü yer alıyor.
Müzenin girişinde
“Grande Pyramide” denilen büyük cam piramidi göreceksiniz.Fransızların birçoğu
cam piramidi Louvre Müzesi’ne yakıştıramasa da ben çok sevdim.Müzeye girişi
buradan yapıyorsunuz ancak girişte uzun kuyruklar olduğu için biletinizi
önceden internetten almanızı tavsiye ederim.
Montmartre Tepesi
Ressamlar Tepesi
olarak da bilinen Montmarte Tepesi,Paris’in en yüksek tepesi olduğu gibi aynı
zamanda da en şirin,cıvıl cıvıl,hayat dolu bölgelerinden biri.Tepeye
merdivenlerden çıkabileceğiniz gibi bizim yaptığımız gibi teleferikle de
kolaylıkla çıkabiliyorsunuz.Montmartre Tepesi’ne çıktığınızda etrafınızı saran
ısrarcı ressamları görünce buraya neden Ressamlar Tepesi dendiğini
anlıyorsunuz.Eşimle hatıra olsun diye bir portremizi çizdirdik ve oldukça
başarılıydı.Siz de portrenizi ya da
karikatürünüzü çizdirecekseniz mutlaka pazarlık yapın,çünkü iyi bir pazarlıkla
fiyatı yarıya düşürebilirsiniz.
Burayı cıvıl cıvıl
yapan özelliklerden biri de her sokakta rastlayabileceğiniz sokak
sanatçıları.Sokak müzisyenlerinin mini konserlerini dinleyebilir ya da
dansçıların şovlarını izleyebilirsiniz.
Montmartre Tepesi
alışveriş açısından da oldukça keyifli bir yer.İrili ufaklı bir çok mağazada
Paris’i anlatan yüzlerce hediyelik eşya bulabilirsiniz.Ve tabii ki birbirinden
şirin kafelerinden birinde oturup, kahvenizi içip,karnınızı doyurmanızı tavsiye
ederim.
Sacre Coeur Bazilikası
Montmartre
Tepesi’ndeki bu beyaz kilisenin adı
“Kutsal Kalp” anlamına geliyor. Hz.İsa’ya adandığı için Hrıstiyanlar açısından ayrı
bir değere sahip.83 m yüksekliğinde bir saat kulesine sahip ve çıkması çok
kolay olmasa da kulenin tepesine çıkıp muhteşem Paris manzarasını izlemenizi
tavsiye ederim.
Pompidou Kültür Merkezi
İçindeki binlerce
sanat eserinden önce Pompidou Kültür Merkezi sıra dışı tasarımıyla bir mimar
olarak benim gönlümü fethetti.Mimarları Richard Rogers ve Renzo Piano,bütün
tesisat akslarını binanın dışında toplayarak hem iç mekanı daha kullanışlı bir
hale getirmiş hem de tesisat borularının her birine farklı renk vererek binaya
görsel bir zenginlik katmışlar.Binanın dışından yükselen yürüyen merdivenlerle
yukarı çıkmak ise son derece ilginç ve güzel.
Pompidou binasının
önü ise tam bir şenlik yeri.Yerel kostümleriyle ensturman çalan
müzisyenler,kendilerine has metodlarıyla enterasan şovlarını
sergileyenler,sokak kuklaları…Ne ararsanız var..
Pompidou Kültür
Merkezi’nin içinde ise,Ulusal Modern Sanat Müzesi,sinema,sergi
alanları,restauran,seyir terası,çocuklar için oyun atolyesi bulunuyor.Seyir terasından tüm şehri görebiliyorsunuz.
70.000'den fazla eserin sergilendiği Ulusal Modern Sanat Müzesi’nde Avrupa’nın en önemli sanatçılarının eserlerini görebilirsiniz.
70.000'den fazla eserin sergilendiği Ulusal Modern Sanat Müzesi’nde Avrupa’nın en önemli sanatçılarının eserlerini görebilirsiniz.
Arap Enstitüsü
Arap Enstitüsü Binası’nı ,Mimarlık Tarihi dersinde hocamız anlatmış olduğu için ayrıca merak ediyordum.Mimar Jean Nouvel tarafından tasarlanan yapı Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne layık görülmüş.Yapının cephelerinde kullanılan ve İslam kültüründen esinlenilen motifler güneş ışınlarının yönüne göre hareket eden diyaframlardan oluşuyor.Binanın içinde ise müze,kütüphane,restaurant ve çalışanları için ofisler yer alıyor.Müze içerisinde Arap medeniyetlerini,sanatlarını,tarihlerini anlatan sergiler bulunuyor.
Gösteriler
Paris,gündüzleri müzeleri,sarayları ve tarihi yapıları ile dolu dolu yaşanacak bir şehir iken geceleri ise kabareleri ve şık gösterileriyle oldukça eğlenceli bir şehir olarak karşınıza çıkıyor.Bunlardan en önemlisi ise Moulin Rouge ve Lido Show.Moulin Rouge daha geleneksel olduğu için biz daha modern olan Lido Show’u tercih ettik.Lido Show
Champs Elysees Caddesi üzerindeki Lido Gösteri Merkezi’nde sergilenen Lido Show, hem Paris’e gelen turisterin hem de Fransızların ilgi odağı olan bir kabare.
Fransızlar bu gösteriye
pek bir önem veriyor olacaklar ki, iki dirhem bir çekirdek giyinip
gelmişler :) Tabii biz bunu bilmediğimiz için kot pantolon ile aralarında
biraz salaş kaldık ama neyseki bizim gibi giyinen bir sürü turist vardı. Zaten turistlerle
Fransızları giyimlerinden kolaylıkla ayırabiliyorsunuz :)
Yemekli ve yemeksiz seçenekleri olan Lido Show’da eşsiz bir gösteri izleme şansı bulacaksınız.Saniyeler içinde değişen sahne dekorunu ve figürleri hayretle ve hayranlıkla izleyeceksiniz.
Yemekli ve yemeksiz seçenekleri olan Lido Show’da eşsiz bir gösteri izleme şansı bulacaksınız.Saniyeler içinde değişen sahne dekorunu ve figürleri hayretle ve hayranlıkla izleyeceksiniz.
Yeme-İçme
Paris’te aradığınız tüm dünya mutfaklarını bulabileceğiniz gibi geleneksel Fransız mutfağını da tercih edebilirsiniz.
Sabahları kruvasan
ve kahveden oluşan son derece vasat bir kahvaltıları olan Fransızların diğer
öğünlerinde ise peynir,şarap ve tereyağı en önemli üçlü...Etleri her ne kadar çok
pişmiş isteseniz de oldukça az pişirdikleri için ben pek sevemedim.
Siz de benim gibi Fransız mutfağından pek hazzetmiyorsanız şehirde birçok leziz pizzacı bulabilirsiniz.Victoria Station isimli şirin pizzacıyı,hem tren vagonu şeklindeki tasarımı hem de lezzetli pizzaları dolayısıyla biz çok sevdik ve uğrak yerimiz oldu.
Paris’te dolaşırken Fransızların ne kadar çok krep sevdiğine hayret edeceksiniz.Hemen her köşe başında bulunan krepçilerden yayılan mis gibi kokulara karşı koyabileceğinizi sanmıyorum.Hele bir de krep menüleri var ki çok komik.Ana yemek olarak sosisli,mantarlı ..vs krep gelirken tatlı olarak da nutellalı krep geliyor masanıza :)
Bizim Paris’te 5
güne sığdırabildiklerimiz bu kadar. Bunların dışında gezmeye vakit bulamadığımız Versay
Sarayı,Notre Dame Katedrali, Orsay Müzesi ve tabii ki Disneyland bulunuyor.Paris
bana göre,her mevsimde ve her yaşta tekrar tekrar gidilesi,yaşamaya
doyamayacağınız bir şehir…İlk fırsatta tatil programınıza ekleyin derim..Siz de benim gibi Fransız mutfağından pek hazzetmiyorsanız şehirde birçok leziz pizzacı bulabilirsiniz.Victoria Station isimli şirin pizzacıyı,hem tren vagonu şeklindeki tasarımı hem de lezzetli pizzaları dolayısıyla biz çok sevdik ve uğrak yerimiz oldu.
Paris’te dolaşırken Fransızların ne kadar çok krep sevdiğine hayret edeceksiniz.Hemen her köşe başında bulunan krepçilerden yayılan mis gibi kokulara karşı koyabileceğinizi sanmıyorum.Hele bir de krep menüleri var ki çok komik.Ana yemek olarak sosisli,mantarlı ..vs krep gelirken tatlı olarak da nutellalı krep geliyor masanıza :)
Görüşmek üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder