22 Ekim 2017 Pazar

VENEDİK-FLORANSA-PİSA



     Baharın yavaş yavaş kendini göstermesiyle birlikte içimizdeki seyahat aşkı depreşti ve bu defa ne zamandır görmek istediğimiz Venedik-Floransa-Pisa  üçlüsünün  yolunu tuttuk.Açıkçası Pisa listemizde yoktu ama Floransa'dan İstanbul'a direkt uçuş olmadığı için seyahat planımıza,İstanbul'a direkt uçuşu olan Pisa'yı da ekledik.

 

VENEDİK

Kanallar Şehri olan Venedik,şüphesiz dünyanın en güzel ve en romantik şehirlerinden biri.Kanallarla ayrılan ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kurulmuş olan şehir, Avrupa'nın en çok turist çeken şehirlerinin başında geliyor.
 Venedik’e ulaşım İstanbul’dan yapılan direkt uçuşlarla sağlanıyor.Marco Polo Havalimanına indikten sonra ise vaporetto denilen motorlarla şehir merkezine ulaşabiliyorsunuz.
  Biz Venedik’e mart ayında gittik ve oldukça soğuktu.Gündüz güneş kendini gösterip biraz ısıtsa da akşamları iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim.Sanırım bu yüzden Venedik, yılın her ayı turistleri ağırlasa da yaz ayları daha çok tercih ediliyor.Yaz aylarında gidemeyecekseniz,gittiğiniz ayların yoğun yağış alan aylar olmamasına dikkat edin,çünkü yoğun yağış alan nisan ve ekim aylarında Venedik'te su baskınları oluyormuş.Kış aylarında gidecekseniz ise mutlaka şubat ayında gitmenizi tavsiye ederim.Çünkü şubat ayında Venedik'in meşhur maske karnavalı yapılıyor ve karnaval boyunca insanlar rengarenk kostümler giyinip,maskelerini takarak Venedik'in sokaklarında ve San Marco Meydanı'nda toplaşıp,muhteşem bir görüntü oluşturuyorlarmış.Geçmişte Venedik'te baş gösteren veba salgını sırasında hastalığa yakalanan insanların yaralarını gizlemek amacıyla kullandıkları maskeler günümüzde Venedik’in en önemli simgelerinden biri haline gelmiş durumda.Siz de Venedik hatırası olarak kendinize ve sevdiklerinize şehrin hemen her mağazasında görebileceğiniz bu maskelerden satın alabilirsiniz.
Venedik'te gezilecek birçok tarihi yapı ve sanat eseri bulunuyor ancak Venedik'in ruhunu anlayabilmek için kanalların üzerindeki köprülerde gezmeli,bazen genişliği bir insan genişliğine kadar inen daracık sokaklarında kaybolmalısınız.Venedik sokaklarında kaybolmak çok kolay ancak neyse ki eninde sonunda şehrin kalbi olan San Marco Meydanı'na çıkıyorsunuz.Biz de sokaklarda gezerken bir ara kaybolduk ama neyse ki sevgili kocamın navigasyon yeteneği sayesinde meydana çıkabildik.Sokaklar o kadar dar ve labirent gibi ki klostrofobisi olanlar için tedirgin edici bile olabilir.
Venedik içinde ulaşım vaporetto denilen motorlar ve gondollarla sağlanıyor.Öyle ki hemen her evin bir kapısı sokağa bir kapısı da kanala açılıyor ve insanlar evlerinin önünde duran gondollarla ulaşımlarını sağlıyorlar.
Venedik'te kalabileceğiniz birçok otel ve pansiyon bulunmakta ve şehir merkezine yaklaştıkça fiyatları artmaktadır.Ekonomik bir tercih yapmak istiyorsanız şehir merkezinden uzak noktalardaki otellerde kalabileceğiniz gibi her an şehrin kalbinde olayım,her yere yürüyerek gideyim diyorsanız San Marco Meydanı'na yakın bir oteli tercih edebilirsiniz.Biz fiyat olarak biraz daha pahalı olmasına rağmen, şehir merkezinde bir otelde kalmayı seçtik,size de bunu tavsiye ederim,çünkü bu şekilde Venedik’te olduğunuzu daha fazla hissediyorsunuz.Ayrıca kanal manzaralı bir odada kalmak isterseniz bir miktar fiyat farkı ödemeniz gerekiyor.
Venedik'te gezilecek tarihi yerlerin başında San Marco Meydanı,San Marco Bazilikası,Dükler Sarayı,Aziz Mark’ın Çan Kulesi,Ahlar Köprüsü,Büyük Kanal,Rialto Köprüsü ve Saat Kulesi geliyor.



 
 Çamaşırları açık havada kurutmak iyidir :)

San Marco Meydanı

Venedik'in en ünlü meydanı olan San Marco Meydanı'nı Napolyon ‘Avrupa'nın resim odası’ olarak tanımlamakta hiç de haksız değil.Meydanın çevresinde bir çok tarihi yapı bulunuyor.Bunların en önemlileri ise San Marco Bazilikası,Dükler Sarayı,Ahlar Köprüsü ,Aziz Mark’ın Çan Kulesi ve Saat Kulesi.
Ayrıca meydanın çevresinde çok sayıda kafe de bulunuyor.Bunlardan en ünlüsü ve en eskisi olan Cafe Florian macaronları ve nefis kahveleri ile ünlü.Garsonların smokinle servis yaptığı ve canlı klasik müziğin  kahvenize ya da içkinize eşlik ettiği bu kafede,adeta kocaman bir avlu olan San Marco Meydanı'nı seyrederken kendinizi Venedik’in hüzünlü ve romantik havasına kaptırıyorsunuz.Dünyanın en ünlü sanatçılarını,siyaset adamlarını ve filozoflarını ağırlayan Cafe Florian'da fiyatların biraz pahalı olduğunu söylememe gerek yok sanırım :)
 
 
 

 San Marco Bazilikası

Venedik in koruyucusu San Marco'ya adanmış olan kilise Bizans mimarisinin en önemli eserlerinden biridir. Tepesinde mozaiklerden yapılmış 5 adet kubbe yer alıyor ve altın renkteki işlemelerinden dolayı ‘Altın Bazilika’ olarak da biliniyor.Bazilikanın tepesinde bulunan ‘Aziz Markos un Atları’ olarak bilinen 4 adet bronz at heykelinin orijinalleri bazilika içindeki müzede sergileniyor. Bazilikaya giriş ücretsiz.

 

Dükler Sarayı 

İlk önce şato olarak yapılan bina daha sonra  gotik tarzda yeniden inşa edilerek içerisine düklerin kaldığı gösterişli odalar ve mahkeme salonları yapılmış.Son derece ihtişamlı olan yapı yaklaşık 900 yıl boyunca Venedik Cumhuriyeti'nin merkezi olmuş. Günümüzde ise müzeye dönüştürülmüş ve birçok sergiye ev sahipliği yapıyor.
 

  Ahlar Köprüsü

Dükler sarayının hapishaneye bağlandığı,üzeri pencereli barok tarzdaki Ahlar Köprüsü'nün diğer adları da ‘Son Nefes Köprüsü’ ve ‘İç Çekiş Köprüsü’dür.Köprüye bu isimlerin verilmesinin nedeni ,buradaki pencerelerin ,idama mahkum edilenlerin dünyaya baktıkları son yer olmasıymış. 

Aziz Mark'ın Çan Kulesi 

100 m yüksekliğindeki kule,Venedik’in en yüksek yapısı olma özelliğine sahip.Orijinal kule yıkıldığı için 1912 yılında yenisi inşaa edilmiş.Mutlaka kulenin tepesine çıkıp muhteşem Venedik manzarasını izlemenizi tavsiye ederim.
  

Saat Kulesi

Orijinal yapısını koruyan kulenin tepesindeki terasta iki heykel bulunuyor ve ellerindeki çekiçlerle her saat başı çana vuruyorlar.Biri genç biri yaşlı olan bu heykeller zamanın akışını temsil ediyormuş.Rivayete göre saat kulesinin yapımında çalışan ustalar, bir daha aynısını yapamasınlar diye, kulenin inşaatı bittikten sonra gözleri kör edilmiş.

Büyük Kanal

S şeklindeki bu kanal Venedik'in su ulaşımının ana hattıdır.Yaklaşık 4 km uzunluğunda ve 5 m derinliğindeki kanalın genişliği ise 30 m ile 70 m arasında değişiyor.Kanal boyunca birçok görülecek yapı ve üzerinde başta Rialto Köprüsü olmak üzere 4 tane köprü bulunuyor.Büyük kanalı gezmek için gondol turlarına katılabilirsiniz,tur fiyatları yaklaşık 80 Euro.

  

Rialto Köprüsü 

 Venedik'in sembollerinden biri olan Rialto Köprüsü şehrin en ihtişamlı köprüsüdür.Büyük Kanal üzerindeki 4 köprünün en eskisi ve en ünlüsü olan köprü San Marco ve San Polo’yu birbirine bağlar.Geçmişte altından savaş gemilerinin geçmesi amacıyla yapılan köprü günümüzde ise Venedik'in en turistik noktalarından biri haline gelmiş ve üzerinde irili ufaklı birçok mağaza bulunuyor.
 

  Yiyecek-İçecek

İtalyan mutfağı denince ilk akla gelen her ne kadar spagetti ve pizzalar olsa da Venedik’in mutfağı biraz daha balık ve sebze ağırlıklı.Ama yine de tabii ki lezzetli spagetti çeşitleri bulmanız mümkün fakat pizzalar için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.Romantik bir akşam yemeği için kanal kenarlarındaki restaurantları tercih etmenizi tavsiye ederim.
 
Benim Venedik ile ilgili söyleyeceklerim bu kadar ancak yazımı sonlandırırken Charles Dickens’in "Dünya da Venedik ile ilgili okuduğunuz hiçbir şey,şehirdeki muhteşem ve etkileyici gerçeğe eş değer değildir."sözünü hatırlatmak isterim..

FLORANSA

 Venedik’ten sonraki durağımız Floransa oldu.Venedik’ten yaklaşık 2 saatlik bir tren yolculuğuyla Floransa’ya ulaştık.Soğukluk konusunda Floransa’nın da Venedik’ten altta kalır bir tarafı yoktu.Ya da ben Venedik’te o kadar üşümüştüm ki Floransa’da bir türlü ısınamadım.Soğuk olmasını bir kenara bırakırsak Floransa kelimenin tam anlamıyla bir açık hava müzesi.Rönesans’ın doğum yeri olan şehir bir dönem İtalya Krallığı’na  başkentlik de yapmış. Arno Nehri etrafına kurulmuş olan bu şehir  aynı zamanda Toscano eyaletinin başkentidir.
  Hemen her sokağında bir sanat eserine rastlayabileceğiniz bu şehirde sanatın bu kadar gelişmesine banker bir aile olan Mediciler destek olmuşlardır.Leonardo da  Vinci,Michelangelo,Raphael,Donatello gibi dönemin önemli sanatçılarına maddi destek vermişlerdir. Mediciler nüfuzlarını dünyanın dört bir tarafındaki  sanat eserlerinin toplanmasında da kullanmışlar ve bugünkü müzelerin temelini atmışlardır.
Gelelim Floransa’da nerede kalınır ve nereler gezilir sorularının cevaplarına. Biz Floransa’da 2 gece kaldık.Zaten bu süre şehri gezmek isteyenlere yeterli olacaktır.Floransa’da hemen her yeri yürüyerek gezebilirsiniz.Biz ulaşımı kolay olsun diye her zamanki gibi şehir merkezinde bir oteli tercih ettik.Otelimiz Duomo Meydanı’na 5 dakika yürüme mesafesindeydi. Eşyalarımızı otele bırakır bırakmaz yürüyerek Duomo Meydanı’na çıktık.

Duomo Meydanı

Floransa’nın en önemli meydanı olan Duomo Meydanı ismini Duomo   Katedrali’nden almıştır.Meydana doğru Duomo Katedrali karşınıza çıktığında etkilenmemeniz mümkün değil.Yapımında 3 mimarın çalıştığı katedral Rönesans’ın ilk önemli eserlerinden  biridir.İnanılmaz heybetli bir yapı olan katedralin cephesindeki motifler oldukça etkileyici.

  

Giotto'nun Çan Kulesi

85 metre yüksekliğindeki yapıda 7 adet çan ve tepesinde bir seyir terası bulunuyor.
 

Aziz Giovanni'nin Vaftizhanesi

Bronz kapıları olan yapının içindeki mozaikler Ortaçağ döneminden kalma.
 

Senyorlar Meydanı

Floransa’nın ikinci büyük meydanı olan Senyorlar Meydanı ünlü Uffizi Galerisi’nin hemen yanında bulunuyor.Oturup vakit geçirebilecek keyifli bi yer olan bu meydanda birçok heykel bulunuyor.Bunların en önemlileri Michelangelo’nun Davut Heykeli’nin replikası,Cellini’nin Perseus’u,Giambologna’nın Sabine Kadınları’nın Kaçırılışı Heykeli’nin replikası,Neptün Çeşmesi,Herkül ve Cacus Heykeli.Ayrıca Meclis Salonu ve Uffizi Kafesi meydanda bulunan önemli yapılardandır.

 

Ponte Vecchio Köprüsü

Floransa’nın en eski ve en ilginç köprüsü olan Ponte Vecchio Köprüsü 14.yüzyılda yapılmış ve 2.Dünya Savaşı’ndan  zarar görmeden günümüze kadar gelebilmiştir.Köprünün mimarisi kadar hikayesi de oldukça ilginçtir. Dönemin zenginlerinden olan Mediciler halk tarafından pek sevilmedikleri için kimseye görünmeden nehrin karşı tarafına geçebilecekleri  bu köprüyü yaptırmışlardır.Köprüye dışarıdan bakıldığında kimin geçtiğinin görülmesini engelleyen evler ve dükkanlar bulunuyor.Eskiden derici dükkanlarıyla dolu olan köprü halka açıldıktan sonra dericilerin yerini günümüzde kuyumcular almış durumda.



            Uffizi Müzesi

Senyorlar Meydanı’nın hemen yanında bulunan Uffizi Müzesi Dünya’nın en ünlü ve en eski sanat müzelerinden biridir.Müzeyi gezmek için eğer online bilet almadıysanız en az 1-2 saatlik bir bilet kuyruğunda beklemeyi göze almanız gerekiyor.Zira müzenin yılda 15 milyon ziyaretçisi bulunuyor. Yapı ilk olarak Dük 1.Casimo’nun çalışma ofisi olarak inşa edilmiş sonraki yıllarda müze olarak kullanılmıştır.Medici ailesinin sanat koleksiyonunun sergilendiği müzede tam 45 oda bulunmaktadır.Müzede dünyaca ünlü sanatçıların eserleri dönem ve akımlarına göre sınıflandırılmıştır.Bazı odalarda ise tek bir sanatçının eserleri sergilenmektedir.Osmanlı padişahlarının portrelerine de rastlayabileceğiniz müzede mutlaka görülmesi gereken eserlerini başlıcalarını şöyle sıralayabilirim; Urbino Venüsü,Venüs’ün Doğuşu,Madonna ve Çocuk,İlkbahar

         Michelangelo Tepesi

Tarihi yapı gezmekten bıktım diyorsanız sizi Michelangelo Tepesi'ne alalım.Dik bir yokuştan çıkabileceğiniz tepede sizi muhteşem bir şehir manzarası bekliyor.

 

  PİSA

 Başta da söylediğim gibi Pisa,gezi programımızda yoktu fakat Floransa'dan İstanbul'a uçuş olmadığı için Pisa'ya geçerek İstanbul'a dönüşü buradan sağladık.
Pisa'ya gitmişken bir gece burada kaldık ve şehrin önemli noktalarını gezdik.Pisa,İtalya'nın kuzeyinde Toscano bölgesinde yer almaktadır.Şehrin en önemli yapısı dünyaca ünlü Pisa Kulesi'dir.Birçok turist sırf Pisa Kulesi'ni görmek için şehre gelmektedir.Biz de otele yerleştikten sonra meşhur eğik kuleyi ve çevresindeki diğer tarihi yapıları görmek için Mucizeler Meydanı'na gidiyoruz.

Mucizeler Meydanı

Unesco Dünya Mirası Listesi'ne alınan bu meydan,surlar içerisinde kalan yemyeşil bir alan ve bu alandaki Pisa Kulesi,Pisa Vaftizhanesi ve Pisa Katedrali'nden oluşmaktadır.

Pisa Kulesi

Meşhur eğik kule ilk olarak katedralin çan kulesi olarak inşa edilmiş.56 metre yüksekliğinde ve tam 294 basamağa sahip olan bu mermer kule,üzerine inşa edildiği toprağın nemli olması nedeniyle yan yatmaya başlamıştır.Öyle ki kule yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış ve yapılan restorasyon çalışmalarıyla 45 cm düzeltilerek günümüze kadar gelmesi sağlanmıştır.
Kulenin eğilmesine sebep olan nem aynı zamanda topraktan yukarı doğru kuleyi temizleyerek tertemiz kalmasını da sağlamaktadır.
Pisa Kulesi'nin önü, eğik kuleyi düzeltirken fotoğraf çektiren turistlerle doluydu.Klişe mlişe demedik biz de bu ritüele uyduk:)
              Yıkılan Pisa Kulesi'ni tutmasam olmazdı:)

Pisa Vaftizhanesi

Rönesans dönemi yapılarından olan,gotik mimariye sahip bu vaftizhanede dünyaca ünlü bilim adamı-filozof Galileo Galilei de vaftiz edilmiştir.Dikkatli bakıldığında aynı nemli toprak nedeniyle vaftizhanenin de eğik olduğunu farkedebilirsiniz.
 

Pisa Katedrali

Toscano bölgesinin en büyük katedrali ve Rönesans döneminin önemli yapılarındandır.
 
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder